bilgi@psikodramamerkezi.com

Fikir Sofrası

logologo
  • Temas
  • Ana Sayfa
  • Biz Kimiz
  • Psikodrama
    • Bunu Yapabiliriz
    • Temas Önerileri
  • Blog
    • Psikodramayı Kuş Bakışı Görmek
      • Dünya Sahnesi, Psikodrama Sahnesi, Minyatür Sahne
      • Hayal gücü ve Nesneler
      • Tanımak – Anlamak
      • Değişim
      • Sonuç
    • Psikodrama Deneyimleri
      • Giriş
        • Gruba Hazırlanırken…
        • Grup Odası
        • Durum Olduğu Gibi; Burada ve Şimdi
        • Hareket ve Konuşma, İfadede İş Birliği ve Kombinasyon
        • Nehir Ve Döngü
        • Olmak Ve Dönüşmek
        • Olmak Ve Dönüşmek 2
        • Yönlerim
        • Kişisel Güç
        • Şimdi Farkındayım
        • Ömer Not Alır
        • Farkındalıkla İlgili Bir Seminer Hazırlarken
        • Çatışma
        • Çatışma 2
        • Korku Ve Cesaret
        • Yargıçlar
        • Kanun Yapanlar
        • Eylemciler
  • Atölyelerimiz
    • Sayın Başım
    • Haiku Atölyesi
    • Haiku Örnekleri
  • Bize Ulaşın
  • Temas
  • Ana Sayfa
  • Biz Kimiz
  • Psikodrama
    • Bunu Yapabiliriz
    • Temas Önerileri
  • Blog
    • Psikodramayı Kuş Bakışı Görmek
      • Dünya Sahnesi, Psikodrama Sahnesi, Minyatür Sahne
      • Hayal gücü ve Nesneler
      • Tanımak – Anlamak
      • Değişim
      • Sonuç
    • Psikodrama Deneyimleri
      • Giriş
        • Gruba Hazırlanırken…
        • Grup Odası
        • Durum Olduğu Gibi; Burada ve Şimdi
        • Hareket ve Konuşma, İfadede İş Birliği ve Kombinasyon
        • Nehir Ve Döngü
        • Olmak Ve Dönüşmek
        • Olmak Ve Dönüşmek 2
        • Yönlerim
        • Kişisel Güç
        • Şimdi Farkındayım
        • Ömer Not Alır
        • Farkındalıkla İlgili Bir Seminer Hazırlarken
        • Çatışma
        • Çatışma 2
        • Korku Ve Cesaret
        • Yargıçlar
        • Kanun Yapanlar
        • Eylemciler
  • Atölyelerimiz
    • Sayın Başım
    • Haiku Atölyesi
    • Haiku Örnekleri
  • Bize Ulaşın

                                                                                                          OLMAK VE DÖNÜŞMEK

 

Değişim sürecinin her zaman hem beden hem de zihinle deneyimlenmesi, nasıl gerçekleştiğinin gözle görülür ve somut olması, her gerçek adımın tam bir farkındalıkla atılması Ömer ve Lale’nin yöneticilik prensiplerindendi. Her türlü büyümede olduğu gibi spontanlık ve yaratıcılık gereklive ihtiyaç duyulandı. Dürtüsellik ise mümkün olduğunca törpülenmeliydi.

Ömer, değişim amaçlandığında seçimin ana unsur olduğunu gösteren kapsamlı bir yönteme sahipti. Tek gerekli koşul, boş bir sahne ve hiçbir şekilde dil ve işaret kullanılmamasıydı. Ardından bir bireye sahneye geçmesini ve ayakta durmak için bir yer seçmesini önerirdi. Hareket ya da bir eylem olmasa da bu seçim dolaylı yoldan bir anlam ifade etmektedir. Boş sahneye göre bir konum seçilmiştir. Önemli olan seçilen bu yerin kendine has değerlere sahip olmasıdır. Sahnenin ortası, köşeleri, ön ve arka bölgesi ve iki kenarı vardır. Sadece duruşu sayesinde, ayakta hareketsiz duran kişiye farklı mesajlar atfedilebilir. Yine de sahnedeki üyeyi izleyen grupla bir iletişim gerçekleşmektedir. Herseçim bir anlam taşır.Hemen merkeze geçmek, bir köşeye saklanmak, en önde ayakta durmak. Bunların anlamı nedir?Bir meydan okuma olabilir mi acaba? Benzer tepki belirtileri görülür. İşte tam o zaman farkındalık ivme kazanır ve hareketsiz duran kişiye ışık tutar. “Bir sonraki seçimim ne olursa olsun, tekrar hakkımda yeni bir hikâye uyduracaklar. Ayrıca bu duruşu bırakıp bir başka duruş sergilesem daha da fazla spekülasyona sebep olacak. Kötü şans, baştan yanlış bir seçim!” diye hayıflanmaya başlar.

Ömer boş alan için bir kişi daha ister. Bu ikinci kişi arkaplanda sol köşeye doğru ilerler. Gruptan kahkahalar yükselir çünkü hiç kimse böyle bir alçakgönüllülüğe inanmaz ve bunu ilk denemeye tepki olarak algılamaz. Herkes birer kez dener. Ardından geribildirim süreci başlar. Seçimin olağanüstü önemi apaçık ve barizdir ve farkındalığın faydalı işlevi tam olarak anlaşılmıştır.

Şimdi Ömer sosyal bir deney olarak adlandırdığı bir çalışmaya geçecektir. Tekrar bir kişinin sahneye geçip bir duruş yapmasını ister. Kadın bir üye çok dikkat çekmeden sahnede yerini aldığı anda Ömer bir başka kadın üyeyi sahnede yer alması için çağırır. Şimdi sahnede gerçek bir sosyal olay ortaya çıkmıştır. Kendisinden önce sahnede zaten yerini almış ve “Ben merkeze yakın bir konumdayım,” diyen birinci üyenin durumuna göre,ikinci üye bir duruş seçimi yapmak zorundadır.

Sonradan gelen kişinin sahneye katılmasıyla durumda neyin değişmesi muhtemeldir? Grup, bu iki üyeyi izlemektedir. Hesaplama yapmak için zaman yoktur. Peki, nasıl bir karar vermek gerekir? Üye sezgilerini takip etmeye karar verir. Bedeni yan durarak, yüzü diğer üyeye dönük ve ona yakın bir yere yerleşir. Ortaya çıkan nedir? İki kişi arasındaki sosyal ilişki sahnedeki duruşlarının anlamını hükümsüz kılmıştır. Bir yerde tesadüfen karşılaşan iki tanıdık kadın. Ama daha fazlası da vardır. Ömer, her iki üyenin de oldukları yerde kalmalarını fakat yavaş biçimde istedikleri yöne dönmekte serbest olduklarını söyler. Yüzyüze, omuz omuza, sırtsırta dururken ve ikisi arasındaki tüm gölgelerle aralarındaki ilişkinin anlamının nasıl değiştiğini görmek çok şaşırtıcıdır. Ek olarak, önce kafa, ardından da kol ve el hareketlerini de kullanmaları önerildiğinde karmaşıklık daha da artar. Sonunda sözel iletişimi de kullanmaları istenir. Dil kullanımının sahnenin anlamına çok şey katmaması ve önceki güçlü beden ifadelerini azaltması şaşırtıcıdır.Artık üyelere sahnede serbestçe dolaşma yönergesi verilmişti. Fakat bu teklifin onlar üzerinde daha da rahatlatıcı bir etkisi varmış gibi görünmemektedir. Tüm heyecan gitmiş yerini can sıkıntısına bırakmıştır. Ömer müdahalesi ile araya girip, konuşmayı kesmelerini söyler. Birdenbire sahne daha canlı ve etkileyici hale gelmiştir ve iletişim daha net olmuştur.

Bu deney diğer üyelerle de tekrarlanır ve gerçekten de dil kullanımının önplana çıkmasına izin verildiğinde eylemin yavaşladığı açıkça görülmüştür. Dil beden ifadesini bastırır, hatta onun yerine geçer. “Şu köşeyi terk etmeni ve bana katılmanı, bana yaklaşmanı istiyorum.” Ancak hiçbir eylem yoktur. İstek ve beklenti sadece zihinde kalır. Beden bir seçim yapmaya, karar vermeye ve icra etmeye isteksizdir. Böyle bir durumda Ömer, dili kullanmayı durdurmalarını ister. İşte o zaman ne olur? Sahnedekilerden bir kişi diğer üyeye doğru ilerleyerek, elini uzatıp sıkıca kavrayıp onu köşeden çekip çıkararak zihnindeki dileğini gerçekleştirir. Sadece bir dakikalık meseledir. Bu eylem gerçekleşmediği takdirde, üyeler ne yapıp ne yapmama konusunda sadece sözel olarak tartışmaya devam edebilirler.

Bu, tüm grup için çok değerli bir deneyimdir. Anda ve burada olmak, durumun tamamen farkında olmak ve spontan bir biçimde planlamadan hareket etmek. Değişimi asıl sağlayan işte budur. Konuşma eylem öncesinde ya da sonrasında olabilir, ancakdeğişimi oluşturmanın birincil yolu eylemdir. Bir formül olarak basitleştirilmiş biçimde şunu söyleyebiliriz: “Eylem temel ve birincildir. Spontanlık ve yaratıcılık getirir.”

Alınması gereken bir ders daha vardır. Ömer, tekrar bir kişiyi sahneye alır ve bir duruş almasını ister. Ardından ikinci kişiyi de çağırır sahneye. Ne konuşmaya ne de hareket etmelerine izin vermez. Grup, bunun ardından ne geleceğinin merakı içindedir. Gerilim var ama aksiyon yoktur. Ömer, üçüncü kişiyi çağırır ve herkesin dilediği gibi serbestçe hareket etmesini söyler. Gerilim daha da yükselir. Sahnedeki üyelerden ikisi kadın, biri erkek denk gelmiştir. Her girişim bir karşı cevabı tetikler. Hiç kimse zamanın nasıl geçtiğinin farkında değildir. Durumun sürekli değişmesi yorumların da devamlı değişmesine neden olur. Önyargılar, paternler ve klişeler bir ortaya çıkar, bir yok olur. Acaba bu durum düzene girecek midir? Ömer saate bakar ve üyelere belli bir süre verir. Bu, eylemin bir şekilde bir sonuca varması gerektiği beklentisine biraz daha renk katar. Sonunda çok da netleşmemiş bir çözüme ulaşılır.

Ardından geribildirimler başlar. Ve şimdi dil revaçtadır. Güdüler, stratejiler, amaçların yanlış algılanmaları tartışılır. Bu, kazanmanın ve kaybetmenin, hayal kırıklığının ve pişmanlığın, üzüntünün ve intikamın teşhir edilmesi, göstergesi olur.

İki kişi bir şekilde ilişkiyi yürütebilir ama üçüncü kişinin katılmasıyla sorunlar belirmeye başlar. Üçü de yalnız, partnersiz dışarıda kalmanın tehlikesini deneyimlemiştir. Mücadeleye devam etmelerinin ana nedeni budur. Ayrıca öz saygı kaybı da karşı karşıya oldukları bir diğer tehtiddir. Sahneyi dikkatle izleyen grup üyeleri bir sonraki aşamada neler olacağına dair tahminler yürütür. Tüm kombinasyonlar muhtemeldir. Çok büyük bir ihtimal olmasa da iki kadın üyenin bağlantılanıp, erkek üyenin dışlanması bile olasıdır.

Böyle bir sahnede yer alan katılımcılar farklı rol yapmak yerine gerçekten kendileri olduğu için her türlü etkiye açık ve savunmasızdır. Bu nedenle Ömer, sahneye dördüncü kişiyi göndermeye her zaman hazırdır. Bu müdahale durumun hemen değişmesini sağlar.

İkili olmaya yönelik bu güçlü istek, grupta uyumun oluşmasına sebep olan etkendir. Hiçbir üye dışarıda kalmaz. Hem Lale hem de Ömer grup üyelerini kaynaştırmak ve bağlantılandırmak için her fırsatı kullanır.

Lale, Moreno’nun ‘Begegnung’ yani ‘Karşılaşma’ kavramını çok önemsemekte ve ciddiye almaktadır. Çift olmayı kolaylaştırmak ve aslında nasıl gerçekleştiğini görmek için çok basit bir yöntem kullanmaktadır. Aralarındaki ilişkiyi tanımak ve değiştirmek isteyen iki grup üyesi birbirinden uzak, odanın iki köşesinde karşı karşıya durur. Konuşmadan birbirlerine doğru yürür ve karşılaşmadan sonra diğer köşeye giderler. Her bir üye bu eylemde üç aşamadan geçer: Birbirine doğru hareket etmek, karşılaşmak ve birbirinden uzaklaşmak. Lale herhangi bir yapaylık, inanmış gibi görünme, ya da uydurma performans belirtisini kolaylıkla tespit etme yetisine sahiptir. Tam bir dürüstlük olmadığı sürece bir kazanım olması mümkün değildir. Yapmacıklık grupta gerginlik yaratır ve buna hassasiyeti artmış grup üyeleri bir şeylerin eksik olduğunu hemen fark eder. Bu durumda karşılaşma eylemi belki birkaç kez daha tekrarlanır, farkındalığın da yükselmesi ile gerçek, yapmacık olmayan, dürüst bir karşılaşma sağlanabilir. Bu ilk aşama tek başına bile çok şeyi açığa çıkarmaktadır. Her bir üyenin hızı, ritmi, kararlılığı, öz bilinci, çekingenlik duyduğu konular somut bir şekilde gözle görülebilir. Lale, farkındalığı artırmak amacıyla her aşamada değişiklik önerebilir. Karşılaşmanın nasıl olacağını ya da olması gerektiğini önceden tahmin etmemek için üyeleri hızlandırabilir veya yavaşlatabilir, nefeslerini, yüz ifadelerini, kas gerilimlerini kontrol edebilir. Gerçek buluşma kritik karar anındadır. Bizler kendi ifademizin farkında olmadan diğer kişinin en küçük ifadesini hızla kayda alabilecek yetiye sahibiz. Ancak, burada karşılaşmaya diğer grup üyeleri tanık olmakta ve ortak bir şekilde karşılaşmanın dürüstlükle gerçekleşip gerçekleşmediğini şüphesiz bilmektedir. Üyeler karşılaşmayı bir kez daha görmeyi talep edebilir. Her tekrar, değerli değişiklikleri beraberinde getirir. Birbirinden ayrılma anı genellikle karşılaşmanın dürüstlüğünü ve ne derece başarılı gerçekleştiğini gösterir. Ne kadar kolay, ne derece isteksizce ya danasıl bir güçlükle ayrılık gerçekleşmiştir? İki üyenin açıklık ve samimiyetle birbirinden kaçınması ve sadece karşılaşıp yan yana geçmesi de bir başarı sayılır. Amaç arkadaş olmak değil, birbirini dürüstçe ve gerçekliğiyle algılamaktır.

Lale, üç kişilik grupların genellikle sorun yaşayabileceği fikrine şüpheyle yaklaşmaktadır. Bu nedenle Ömer’e, “Bu fikir sosyometride gördüğümüzle yani üçlü bir grubun güçlü bir çekirdek olarak çoğu zaman tüm grubun istikrarından sorumlu olduğu gerçeğiyle çelişmiyor mu?” diye sorar.

Ömer, “Bu durum farklı. Sahnede olan üç kişi, grup içindeki üç kişilik bir gruptan farklı davranır. Onlar grubu paylaşır ve grup onları tanımlar. Grubun çerçevesi içinde merkez bile olabilirler. Bu üç kişiyi gruptan ayırdığımızı ve tatile gönderdiğimizi düşünelim. Bu bir fark yaratabilir ama ciddi anlamda değil, çünkü zihinlerinde hala aynı gruba ait olduklarına emindirler. Ait olmak ya da olmamak, tüm farkı yaratan budur. Hiç kimse yalnız olamak istemez ve bu nedenle mücadele eder.” şeklinde Lale’nin sorusuna açıklama getirir.

Ne yazık ki, grup dışındakilerin grup üzerinde dengeleyici bir etkisi olduğuna dair bir olgu vardır. Kara koyun diğerlerinin beyaz olduğunu garantiler. Bir devletin içinde sorun yaşandığında dışarıdan bir düşman bulun denmektedir. Bu, zorda kalan hükümdarlar için eski bir reçetedir. Ve gerçekten işe yaramaktadır.

Bir diğer seferde de Ömer Lale’ye şöyle demiştir. “Ben bir grubu organizma gibi, bir tür hayvan gibi, bazen çok yaşlı, yavaş ve sessiz, katı yasaları olan, bir diğerini gürültülü, çok genç ve kısa ömürlü algılıyorum. Örneğin; kaplumbağa ve çekirge gibi diyelim. Böyle bir organizma ile arkadaş olmak pek de kolay değildir. Tabii ki hızlı bir şekilde onlardan biri olabilirsiniz, ancak sizi içlerine aldıklarında canlı canlı yutarlar ve bu sizin sonunuz demektir. Mezhepler ve aşırılıkçı örgütler üyelerine bunu kolayca yapabilir.”

Bir keresinde Lale, Ömer’in bir gruba katılma ve o gruptan ayrılma konusunu nasıl çalıştığına tanık olmuştu. Grup odasının ortasında hareket eden beş üye ile çalışmaya başlamıştı. Sonra yavaş yavaş iki kişi daha eklemişti. Grup üyeleri, dışarıdan hiçbir inisiyatif olmaksızın, dil veya işaret kullanmadan kendilerini organize etmeye başlamış, önce ikili, ardından üçlüler yaparak, sonunda diğer yeni geleni de katarak bir çeşit çember oluşturmuştu. Bu çember, her yeni gelen ile daha da sıkılaşmıştı. Güçlü bir ‘BİZ’ vücuda gelmişti. Onuncu olarak gelen üye artık hoş karşılanmıyor ve bu nedenle çembere girebilmek için güç kullanmak zorunda kalmaktaydı. Bir sonraki katılımcı için dil kullanımı bile işe yaramamıştı. Grup kapalı bir topluma dönüşmüş ve yeni gelen üyeyi reddederek kendini daha da güçlendirmişti. Şiddete karşılık şiddetle cevap verilmekteydi. Yalvarışlar, ricalar, yakarışlar komik görünmekteydi. Ömer hepsinin bağlantılanıp, bütünleşmesini istediği için bu durumdan rahatsızlık duymaktaydı. Ve hala bir üye grubun dışındaydı. Sonunda o da içeri girmeyi başarmıştı. Bu üye, önce grubu dikkatlice incelemiş, ardından bir üyeyi seçip doğruca onun arkasına geçmiş ve neredeyse tam arkasında onunla temas halinde sessizce beklemişti. Epey önemli bir süre geçtikten sonra, o üyenin içeri sızmasına yetecek kadar küçük bir aralık açılmıştı. Bu eylem, sessizce ve herhangi bir yoruma mahal kalmadan gerçekleşmişti.

Ömer’e göre bu, grup gücüyle eşleşen bireysel güçten dolayı ortaya çıkmıştı. Aynı düzeyde olduğu için ittifak olarak da kabul edilebilirdi. Grup, her bir üyenin içine girmesine izin vererek kazanmıştı.

Bir gruptan ayrılmak çok ciddi bir meseledir. Hemen kayıp, ihanet, yıkım, sorumsuzluk, değersizleşme ve kederle ilişkilendirilir. Bir gruba katılma nedeni gruptan ayrılma nedeniyle karşılaştırılacak olursa, katılma nedeni çok daha az önem arz eder.

Ömer, katılım süreciyle ilgili kısa bir geribildirimden sonra aynı grupla devam eder. Grup üyelerinden son durumuyla aynı şekilde başlamasını ister. Ayrılmayı deneyimlerken duygularına ve iç seslerine özellikle dikkat etmelerini ve anıları, senaryoları ertelemelerini söylemiştir. Bu sefer kesinlikle hiç kimse konuşmaz. Lale, grubun ne kadar uzun süre hareketsiz beklediğini, ayrılma niyeti olarak algılanacak hiçbir sinyal vermediğini hayretler içinde hatırlamaktadır. Bu uzun bekleyişin sonunda, gruptan ilk kişi yavaş ve dikkat çekmeden hareket etmiş, gözlerini zemine dikmiş ve koşarak ayrılmıştı. Bu ilk örnekten sonra aralıklar kısalmış, sona kalan orijinal beş kişilik grup da biraz oyalanıp, aniden çözülmüştü.

Bir şekilde değişmek her zaman ayrılmak demektir. Lale, ailelerinden ayrılan ergenlerle ilgili tüm protagonist oyunlarını aklından geçirdiğinde bu konunun beraberinde getirdiği zorluğu düşünmektedir. Bir kararı değiştirmeye yönelik tüm bu konuşmalar, akıl yürütmeler, ikna çabaları ve tehtidler aslında değişmemek içindir. Öte yandan her cenazede alışılagelmiş teselli “Hayat devam ediyor” söylemidir. Aynı mevsimlerin değişimini kabul ettiğimiz gibi hayattaki sürekli değişimi kabul etmekten hatta belki de onu takdir etmekten başka çıkar bir yol yoktur. Doğduktan sonra bir köpek yavrusu büyür ve yetişkin bir köpek olur. Asla bir kuşa dönüşmez. İşte burada olan da budur. Kısaca söylemek gerekirse, biz neysek o oluruz. Bu bizim kaderimizdir.

Lale’nin katı ve geleneklere aşırı bağlı bir aile sisteminden kaçmaya çalışan protagonistlerle yaptığı çalışmada, üyelerin bütün sorunları bu ayrılma aşamasında ortaya çıkmaktaydı. Halbuki, Ömer’in sosyal deneyleri, önce sosyal bir gruba katılmakla başlamakta, ardından gruptan ayrılmayla devam etmekteydi. Bu bir açıdan sürecin tersi yönünde gerçekleşmekteydi. Peki neden? Ömer şöyle cevaplamıştı; “Bu entegrasyon aşamasında başarılı olduklarında güven, cesaret ve umut kazanırlar. Kolay değildir ama korkacak bir şey de yoktur. Ardından ne geleceğini ve süreci yaşarken başarılı olmuş olduğunu bilerek ayrılık aşamasını daha kolay geçireceklerdir.”

Lale, bunun protagonist oyunları için geçerli olduğuna hala ikna olmuş değildir. Ancak bir psikodrama grubuna dahil olmanın, aidiyet hissetmenin ayrılık süreci sırasında ve sonrasında önemli bir rahatlama sağladığına emindir.

Ömer’in sosyal deneyleri beraberinde bir geribildirim seli getirmiştir. Bu çalışma için bolca malzeme demektir. Bir protagonist oyununun diğer üyelerde benzer birçok yaşantıyı temsil etmesi muhtemeldir. İki durum ele alınmalıdır: Üyenin yerinden kalkışı ve geri dönüşü. Bu iki eylemde sergilenen tutum akmaya başlamıştır ve artık bu nehir eğlence tekneleri için uygun değildir. Akıntılar, girdaplar, kayalar ve kuruyup nehirde boylu boyunca yatan ağaçlar ve daha neler neler. Ancak su hepsinin üzerinden altından akar ve yolunu bulur. Hiçbir şey kesin ve güvenli değildir. Nadiren nehrin durgunlaştığı bir yere gelinir ve azcık bir soluklanılır. Neyse ki psikodrama metodu her duruma uyarlanabilir. Her zaman ileride bir umut vardır. Spontanlık ve yaratıcılık yol gösterir.

Lale de bu maceralara bir izci gibi katılmayı en az Ömer kadar sevmektedir. Bu onları canlı ve esnek tutmaktadır. Ama yine de, nehir sakin bir göle ulaştığında ve bütün üyelerin kısa bir süreliğine de olsa rahatlayıp dinlenebildiği, sohbet edip deneyimlerini paylaşabildiği anlar olduğunda her ikisi de minnettardır. Nehirlerin daha büyük nehirlere katılma eğilimi vardır. Amaçları gayet açık ve bellidir: Denize ulaşmak ve ona katılmak. Protagonist amacını sık sık gözden geçirmek zorunda kalabilir ve bazen de tüm amaçlarını kaybedebilir. Uygun bir iniş yeri aramak, acil bir amaç haline gelebilir. Deneme ve yanılma yöntemiyle ve gruptaki diğer izcilerin yardımıyla bir yere varış gerçekleştirilebilir. Belki de yerleşmek için doğru yer burasıdır. Her halükârda, hayat devam eder. Ve herkes Huckleberry Finn değildir.

Devamı Gelir…

© 2025 Fikir Sofrası.  Tüm Hakları Saklıdır.

Kullanım Koşulları