bilgi@psikodramamerkezi.com

Fikir Sofrası

logologo
  • Temas
  • Ana Sayfa
  • Biz Kimiz
  • Psikodrama
    • Bunu Yapabiliriz
    • Temas Önerileri
  • Blog
    • Psikodramayı Kuş Bakışı Görmek
      • Dünya Sahnesi, Psikodrama Sahnesi, Minyatür Sahne
      • Hayal gücü ve Nesneler
      • Tanımak – Anlamak
      • Değişim
      • Sonuç
    • Psikodrama Deneyimleri
      • Giriş
        • Gruba Hazırlanırken…
        • Grup Odası
        • Durum Olduğu Gibi; Burada ve Şimdi
        • Hareket ve Konuşma, İfadede İş Birliği ve Kombinasyon
        • Nehir Ve Döngü
        • Olmak Ve Dönüşmek
        • Olmak Ve Dönüşmek 2
        • Yönlerim
        • Kişisel Güç
        • Şimdi Farkındayım
        • Ömer Not Alır
        • Farkındalıkla İlgili Bir Seminer Hazırlarken
        • Çatışma
        • Çatışma 2
        • Korku Ve Cesaret
        • Yargıçlar
        • Kanun Yapanlar
        • Eylemciler
  • Atölyelerimiz
    • Sayın Başım
    • Haiku Atölyesi
    • Haiku Örnekleri
  • Bize Ulaşın
  • Temas
  • Ana Sayfa
  • Biz Kimiz
  • Psikodrama
    • Bunu Yapabiliriz
    • Temas Önerileri
  • Blog
    • Psikodramayı Kuş Bakışı Görmek
      • Dünya Sahnesi, Psikodrama Sahnesi, Minyatür Sahne
      • Hayal gücü ve Nesneler
      • Tanımak – Anlamak
      • Değişim
      • Sonuç
    • Psikodrama Deneyimleri
      • Giriş
        • Gruba Hazırlanırken…
        • Grup Odası
        • Durum Olduğu Gibi; Burada ve Şimdi
        • Hareket ve Konuşma, İfadede İş Birliği ve Kombinasyon
        • Nehir Ve Döngü
        • Olmak Ve Dönüşmek
        • Olmak Ve Dönüşmek 2
        • Yönlerim
        • Kişisel Güç
        • Şimdi Farkındayım
        • Ömer Not Alır
        • Farkındalıkla İlgili Bir Seminer Hazırlarken
        • Çatışma
        • Çatışma 2
        • Korku Ve Cesaret
        • Yargıçlar
        • Kanun Yapanlar
        • Eylemciler
  • Atölyelerimiz
    • Sayın Başım
    • Haiku Atölyesi
    • Haiku Örnekleri
  • Bize Ulaşın

                                                                        HAREKET VE KONUŞMA, İFADEDE İŞ BİRLİĞİ VE KOMBİNASYON

 

Hayatımızda kendimizi ilk ifade edişimiz hareketle değil miydi? Var oluşumuzu henüz anne karnındayken tekmelerle ispatlamaya çalışmıyor muyduk? Dengeye hâkim olana ve yürümeye başlayana kadar emekleme ve her şeyi inceleme dönemi süregeldi. Çocuğun çıkardığı sesleri ve yaptığı hareketleri çaresizce anlayıp, yorumlamaya çalışan ebeveynler için bu süreç heyecan vericidir.

Geçenlerde bir arkadaşı çocuğunun yürümeye ve konuşmaya başladığını gururla söyledi. Bundan böyle iletişimin daha kolay hale gelmesi onun için büyük bir rahatlama gibi görünüyordu. Konuşma giderek önem kazanacak ve iletişimde hüküm sürecekti. Ve bugüne dek süregelen sözsüz dönem yani hareket ve sesin eşsiz birleşimi, pek yakında unutulacaktı.

Bir farklılaşma gerçekleşmekteydi. İki tür ifade biçimi geliştirildi. Ses, söz ve konuşma, bilincin ön planına yerleşirken, suskun beden ifadesi arka planda kalıyordu. Ama kendine özgü ifade gücünü asla kaybetmedi.

Üstelik, imajinasyon gücü geliştiği için, beden hareketsiz kalsa bile eylem, gerçek zaman ve mekândan bağımsız olarak zihinde hayal edilebiliyordu.

Eylem, herhangi bir dışa vurum olmaksızın zihinden planlanabilir, tasarlanabilir ve prova edilebilir. Aynı şekilde herhangi bir kendiliğinden spontan eylem de mümkün ve yapılması serbesttir, ancak topluma açıkça sunulması büyük ölçüde sınırlıdır. Bu, kendiliğindenliğin ve yaratıcılığın açıkça ve korkusuzca işleyebildiği, merakın eylemi ve keşfi teşvik ettiği masumiyet ve çocukluğun sonuydu. Artık çocuklar ağzını açtığında dudaklarından gerçekler dökülmüyordu. Sosyal kısıtlamalar, doğal ruhu evcilleştirdi, yetiştirdi ve eğitti.

Ama neyse ki, hayal gücü imdada yetişti ve sahneyi icat etti. Herkese açık ve aynı zamanda serbest, gerçek değil ama sanki gerçekmiş gibi olan bir ara dünya. Zihin içindeki sahne herkese açık dış sahneye bir çıkış yolu bulmuştu. Sahne hemen bastırılmış ifadelerin oyun alanına dönüştü. Komedi ve trajedi, aktörler tarafından gerçekmiş gibi gösterilen gizli duygular seyircinin empatisine hitap ediyordu.

Lale, Charlie Chaplin ve Buster Keaton’ın sessiz filmlerini ve Marcel Marceau’nun pandomim performanslarını hep sevmiştir. Daha sonra insan duygu ve deneyimlerinin dansa aktarıldığı ‘expressive’ dansla ilgilenmeye başladı. Kısacası, insan vücudunun sözlü olmayan her ifadesi onu büyüledi. Hareketin, eylemin ve davranışın dilden daha temel ve doğru olduğunu hissetti. Bunlar, insan ifadesinin iki farklı biçimiydi.

Fiziksel eylem sadece şimdiki anda mümkündür. Kaslara ihtiyacı vardır. Tek kelime etmeden Lale kolunu kaldırır. Bir saniye sonra, “Az önce kolumu kaldırdım ve daha sonra tekrar kaldıracağım. Dün kaldırmamam gerekirken de kolumu kaldırdım,” der. Bu konuşma bedeni suskun bırakır çünkü dil zamanın ve mekânın tüm ifadelerine hükmeder.

Görünür, gerçek ve somut olarak ortaya çıkan ihtiyaçtan gelen lisanın soyut olmasıdır. Evrim dilin çok farklı becerileri getiren genç bir ortak olarak ortaya çıkmasını sağladı. Lisan muazzam bir esnektir. Sadece dil diye adlandırdığımız organı hareket ettirerek her nerede ya da ne zaman olursa olsun eylemleri hayal etme gücüne sahiptir. Her şey mükemmel görünmektedir fakat bazı mahzurları da vardır. Belirsizliği beraberinde getirir ve yalanları mümkün kılar. Gerçek ne kadar gerçektir? Bu nedenle, doğrunun ne olduğunu bulabilmek için biraz çaba harcamak gerekir. Anlam sosyal mutabakata bağlıdır, bu nedenle dil soyut ve genelleyici olmak zorundadır.

Lale annesini telefonla arar, “Bahçede birçok çiçek var şimdi anne,” der. Bu cümle annesi için pek bir şey ifade etmez. Sadece, “Ne güzel!” diye yanıt verir. Dilin sınırlılığının farkında olan Lale, iphone’u ile bir fotoğraf çeker ve gönderir. Artık annesi bahçeyi algılayabilmekte ve orada olduğunu hayal edebilmektedir. Fotoğraf orada ve o anda bahçe görülen somut anı sabitlemiştir.

Konuşma dili, hayal gücünü harekete geçirir, imgelemler yaratır, talepte bulunur ve reddeder, ikna eder, tasvir eder, talimat verir ve benzeri birçok işlevi vardır. Ama hepsi sadece sesli harflerden ve ünsüzlerden oluşur.

Vücut çoğunlukla seslerin üretimi ile uğraşır. O anki sürece yönelik tam bir farkındalık yoktur. Ortaya çıkan eylem, yaşanan deneyim ve gerçeklik nedir? Konuşmacı somut olan durumu lisana çevirerek soyutlaştırmakla aşırı meşguldür. Genel olarak, eylem içinde olan birey konuşmaz ve konuşan bireyde eyleme geçmez. Bir atasözü de bunu şöyle ifade eder; “From saying to doing there is the sea.” Yani, “Bir şeyi söylemekle icra etmek arasında büyük fark vardır.”

Lisan gücünü daha çok yazılı dilden, düşünce, görüş, hüküm, ideoloji, yargı ve bilimle uğraşırken gösterir. Ve hikayeler, roman ve şiirler gibi edebiyatın her türünü oluşturan lisandır.

Shakespeare’in ‘Hamlet’ oyununu yazılı bir eser olarak herhangi bir kitapçıda bulabilirsiniz. Fakat, bu oyun, dil ve eylem aynı anda ve aynı yerde bir araya gelip sahneye koyulduğunda gerçekten canlı hale gelir. Aradan yüzyıllar geçmiş olsa bile sanki tam burada ve şimdi yaşanıyormuşçasına.

Eylem ve dil arasındaki fark, Lale’nin anlaşamayan bir çift için bir zamanlar yönettiği bir sahnede çok dikkat çekici bir şekilde ortaya çıkmıştı. Çifti yan yana oturtmuş ve konuşmamalarını söylemişti. Her ikisinin de zihinleri meşgul ama bedenleri donmuş hatta felç olmuş gibi hareketsizken, giderek artan bir gerilim ortaya çıkmıştı. Çözüm ancak bir beden ifadesi ile mümkün olacaktı. Ama ilk kim pes edecekti? En ufak bir hareket, onların bitmek bilmeyen ve işe yaramayan konuşmalarından çok daha fazla anlam taşımaktaydı.

Gerginlik alınan bir kararla aniden ve hızla sona erdi. Çiftlerden birisinin eli diğerinin elini tutmak için uzandı, bedenleri o anda birdenbire canlandı ve yapmak istediklerini ve yapmaları gerekeni yaptı. Tüm sahne on dakika sürdü. Bu temelde, konuşmalarına devam edebilirlerdi ve bu daha anlamlı olacaktı.

Dilin tek başına anlamsız hale geldiği durumlarda sözsüz iletişime geçişin değerli bir araç olduğu kanıtlanmıştı.

Öte yandan, rakipler bir tartışmayı yumrukla kazanmakla tehdit ettiğinde dil, gerilimi azaltmaya yardımcı olabilir. O zaman onları konuşturmak bir fren görevi görebilir. Hatta, rol değişimi yapmalarını istemek çok etkili olabilir.

Kural olarak, psikodramada hikâye anlatımı her zaman kaçınılması gereken şeydir. Oyun aşamasının başlangıcında, büyük olasılıkla birisi sahneye çıkmak ister, ancak oturup konuşmaya devam eder. Oturmak ve kalkmak, konuşmak ve eyleme geçmek arasında bir eşik vardır. Bir yanda dilek, diğer yanda vazgeçme, bir ileri bir geri hareket ortaya çıkar.

Bir tür sahne korkusu, enerji ve cesareti zayıflatır. Ancak bu korku yenilince psikodrama başlar. Lale, bu engelin ortaya çıkma ihtimaline karşı her zaman hazırlıklıydı. Sabırlı olması hatta sandalyenin en ucunda oturan birisini fark ettiğinde cesaretlendirmesi gerektiğini biliyordu. Ama sözel anlatım ivme kazandığında kararlı bir şekilde müdahale etmek, araya girmek zorunda kalıyordu. Ayrıca akılda bulundurması gereken başka durumlar da olabiliyordu; Kendini hazırlayanlar olabileceği gibi, sandalyede kıpırdananlar da olabilirdi. Aklında sorular vardı; ‘Grubun desteğini büyük olasılıkla kim alacak?’, ‘Kim grubun ihtiyaçlarına uygun?’

Geçmişte birkaç başarısız deneyimden sonra Lale, mümkün olan en erken anda konuşmayı eyleme çevirebilme beceri ve cesaretini kazandı. Durumu somutlaştırmasını istiyordu. “Bana bir örnek verir misin?”, “Şu anda üzerinde bulunduğun zemin nasıl, anlatır mısın?”, “Hangi kokuyu, hangi sesleri algılıyorsun?” ya da basit bir şekilde, “Anlamadım, tekrar açıklar mısın, lütfen?”, “İlginç bir imge kullandın, oradan devam edebilir miyiz, lütfen?” gibi cümleler kullanıyordu. Ya da nerede olursa olsun, müdahale edip, “Ah, bu çok ilginç!” diyordu.

Lale, am olarak söylemese bile akışı durdurabiliyordu. Söylenen her şeyi anlamalıyım şeklinde bir hırsı yoktu. Çevreden merkeze ulaşma ilkesini takip ediyordu. Birisi bir keresinde ona “Psikodrama rota değiştirme sanatıdır,” demişti. Çözüme giden en direk yolu bulmak şart değildi. Lale çözümü açıkça görse bile onu söylemeye hakkı yoktu. Kenara çekilmeli ve diğerinin mücadele etmesine izin vermeliydi. İstenen sezaryen müdahalesi değil normal bir doğumun gerçekleşmesiydi. Onun varlığı, farkındalığı ve empatisi gerekli olan tek şeydi. Sadece gerekli olduğunda süreci devam ettirecek uygun aleti seçmek için alet kutusunu açıyordu.

Anlatımdan eyleme geçiş

Devamı Gelir…

© 2025 Fikir Sofrası.  Tüm Hakları Saklıdır.

Kullanım Koşulları